Kokulardan Hatırlamak Maziyi

Çocukluğumda gittiğim cami geliyor gözümün önüne. Yanı başımda babaannem var. İftardan sonra herkes mutfak telaşında çay hazırlığında iken, babaannem telaşla abdest alıyor. Ben de eşlik ediyorum kendisine… Koşar adımlarla gidiyoruz. Babaannemin başında poşusu var, bir eliyle sıkıca tuttuğu... Ayakkabılarımızı çıkarıyoruz kapısına varınca.. Edebe son derece riayet eden tavrı ile küçük kapıdan başını eğerek geçiyor babaanem. Kendisini taklit ediyorum. Yukarı kata çıkıyoruz ahşap merdivenlerden… "Sus" diye işaret ediyor bana. Yukarı kata çıktığımız an, ezelden tanışık olduğumu hissettiren bir kokuyu içime çekiyorum istemsizce... "Bizim cami de böyle kokar." diyorum içimden…
Büyüyor yaşım. Ergenliğimin savrulmalarında, hüzünle kalbimin tanışıp bahsedemediği demlerde, kendimi attığım mekanlar hep aynı oluyor:"Mescitler…"
Bir anne kucağını anımsatıyor bana her biri… Nice zaman sonra, başka başka şehirlerde başka mescitleri görüyor gözüm, tanıyor kalbim... Her birinde yine o tanışıklık hissi... Bu hal bana Efendimiz (as)’in yağmur yağarken kollarını kaldırıp: "Biati tazedir." deyip kucak açmasını hatırlatıyor. Onun katından gelen her şey insanın anavatanının kokusunu getiriyor. Bebeklerdeki o müthiş koku gibi... Biati taze ve henüz yeni geldikleri için yüce katından Mevla'nın, hiç duymasak da bizi özümüze döndürüyor sanki... “Her şeyin aslına rücu ettiği yerler." diyorum her bir mescide girdiğimde... "Ondan mıdır?" diyorum, bir sığınma halinden sonra, o müthiş huzurla anne rahmindeki halimizi anımsatırcasına, kıvrılıvermemiz mescidin bir kenarına... Vuslat oluyor her bir mâbed, kalbimizin katında...
sare özge
mescitler.. en mahrem hüzünlerin şahidi olan mekanlardır.. duanın şahidi.. secdenin boynu sadece Rabbi için bükülmüş kulun yüceliğine şahit olan mekanlar.. ne guzel dokunmuşsun kaleme..yüreğine sağlık.